Geçtiğimiz pazar yapılan DSP Olağanüstü Kongresi'nde Genel Başkanlığa seçilen Aksakal, partisi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

"DSP'nin kuruluş gerekçesi; 12 Eylül faşist darbesinden sonra demokrasinin askıya alınması, siyasi partilerin kapatılması, özgür düşünce üzerine ciddi bir karartma uygulanması niyetine karşı bir duruştu" diyen Aksakal, partinin kurucusu eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in, o dönem kendisini de yasaklayan darbe zihniyetine karşı durduğunu söyledi.

"12 Eylül, hayata geçiriliş niyeti itibarıyla Türkiye'de egemen güçlerin halkın uyanışına karşı, toplumun çağdaşlığa yönelik gelişimine karşı bir baskı unsuru taşıyordu" görüşünü savunan Aksakal, "Ecevit çok çalıştı, partisini parlamentoya soktu, solun birinci partisi yaptı daha sonra 1999 seçimlerinde de Türkiye'nin birinci partisi olarak iktidara taşıdı" dedi.

Yüzyıllar boyunca Türkiye'nin de yer aldığı coğrafyada medeniyetler kurulduğunu, yabancıların dün olduğu gibi bugün de Türkiye'de gözünün bulunduğuna vurgu yapan Aksakal, şu ifadeleri kullandı:

"2002 yılında bazı güçlerin, ön planda temsilcisi anlamında ABD'nin, Ortadoğu'daki yeniden yapılanma planlarını Bülent Ecevit'ten talep etmesi karşılığında ve buna da Ecevit'in karşı durması sonucunda DSP'yi parlamentodan uzaklaştırdılar.

Daha önce Ecevit'siz ve MHP'siz koalisyon niyetleri vardı onu da başaramayınca bu sefer parlamento grubunu toptan dağıtıp, DSP'nin deyim yerindeyse siyaseten üzerini çizme girişiminde bulundular. Ancak atladıkları bir şey vardı; DSP, kurulduğu andan itibaren kurucularının ve destekçilerinin hiçbirisinin kişisel ve grupsal çıkarı üzerine kurgulanmış bir parti değildi."

Aksakal, Ecevit'in söylemleri ve doğrularının toplumla buluşturulması konusunda büyük engeller çıkarıldığını anlattı.

Önder Aksakal, diğer muhalefet partilerinin iktidara gelmek gibi bir derdinin olmadığını, muhalefetin "Allah'tan sağlık, devletten aylık" modunda bulunduğunu iddia etti.

“ZENGİNLER SOLA, FAKİRLER SAĞA OY VERİYOR”

Yeni döneme ilişkin de Aksakal, şunları söyledi:

"Ülkede yaşayan insanlarımızın yüzde 90'ı neredeyse açlık ya da yoksulluk sınırında yaşıyor. Siyaset arenasında solda olmaları gerekir. Oysa zenginler, rezidanslarda yaşayanlar, trilyonluk evlerde oturanlar sol partilere oy veriyor, o rezidansların kapıcıları, bekçileri, çalışanları sağ partilere oy veriyor. Bu büyük açmazdır bizim için. Bunu öncelikle anlatacağız.

1 Ocak'tan itibaren çok ciddi çalışmalara imza atacağız, hiçbir siyasi parti ile karşılıklı ön yargımız yoktur, anayasa çerçevesinde kurulmuş, siyasi partiler çerçevesinde çalışan ve Yargıtay tarafından denetlenen her siyasi parti bize diğeri kadar yakın ya da uzaktır. Adı ne olursa olsun, siyasi kimliği ne olursa olsun hiç fark etmez , biz iktidar için ortaya çıkıyoruz. Herkes de onun için çalışmalı. Hiçbir parti ile 'iş birliğidir, onların kanatları altına girmektir, kendimizi bir şekilde parlamentoya atmaktır' gibi ne arzumuz, ne hevesimiz ne de niyetimiz var. Biz sadece DSP'nin iktidarı için çalışacağız.

Aydın ne kadar benimse Diyarbakır da o kadar benim. Kars ne kadar bir başkasınınsa, Edirne o kadar bir başkasının, Türkiye bizim, hepimizin onun içinde Parti meclisimizin yılbaşından sonraki ilk toplantısını Diyarbakır'da yapmayı planlıyoruz. Oradan topluma bir mesaj verecek DSP; devleti yönetme iradesinin olduğu mesajını verecek."

"Kısır gündemlerle hiçbir zaman ilgilenmiyoruz, uğraşmıyoruz. Biz bu ülkeye 'taş taş üstüne koyan herkesten Allah razı olsun' deriz, o taşın üzerine bir taş da biz koymak için gayret ederiz" görüşünü dile getiren Aksakal, seçimlerde aldığı oy ne olursa olsun, DSP'nin Türk siyasetinin içerisinde yer alacağını sözlerine ekledi.