NANKÖR OLMAYIN..

NANKÖR OLMAYIN..

İstanbul'dan arıyorum ismi lazım değil üst düzey bir yetkili, “Efendim X adlı olayla ilgili bilgilerinize ihtiyacım var.” Konuşamam normalde ama; " Bla bla bla- gak guk" diyerek sorularımı cevapladı.

 

Aydın'da çalıştığım dönemde gazetecilere selam vermeyen bey amca, İstanbul'dan arıyorum dediğimde bana gayet sıcak kanlı davrandı ve bilgi verdi. Nasıl utandım nasıl utandım bilemezsiniz...

                        

Utandığım husus ise daha aylar önce yerel gazete muhabiri olarak basit görevlerde bulunan bürokratlara dahi herhangi bir haberle ilgili soru sorduğumda Ti'ye alınmayış olmamdı. Vay be! Ne büyükmüş meğer İstanbul'a gitmek ya da ulusal bir gazetede çalışmak. Sen tut yıllarca şehrinde çalışan bürokratların arkasında dur, şehrinde yaşayan halkın menfaatine yönelik haberler yap, çalış, emek ver; sonrasında değer görmemek... Hani bilgi vermek yasaktı! Yıllarca şehir gazetelerinde çalışan muhabirlere; Üç'ün bir katsayısı kadar bilgi verip, onların daha kaliteli çalışmamasını sağlayan Başkanlar, Kaymakamlar, Müdürler vs. ne zamandan beri Aydın'ın sorunlarını İstanbul ya da Ankara basını çözmüş diye soruyorum?  Ben ve benim gibi kişisel çıkarlarını gözetmeden kamu yararına bu mesleği icra edenler, bana ve düşünlerime katılacaklardır eminim. Hiçbir zaman bu mesleği yaparken para(meta)'ya, kariyere ya da güç gibi ego yükselten kısa vadeli hesaplarla uğraşmadım. Ben demekten Allaha sığınırım fakat her zaman hem mektepli hem de alaylı olmak için uğraştım. Bu mesleğe sırtımdan ter akıtarak, gazete dağıtarak başladım. O yüzden bu yazıyı okuduktan sonra beni arayıp ne oldu diye sormayın..

                                   ****                                                              ****

Herneyse anlatmak istediğim konuları kısa tutmak için elimden geleni yapayım. Sıkılıp üfleyip, püflemeyin. O bahsettiğim haberi yaptım ama ufak bir sorundan dolayı yayınlatmadım. Dedimki Aydın'da çalışan gazeteci dostlarım bugün olmazsa yarın yazar. Vardır bir bildikleri! Belki, Aydın'ın vizyonunun kirletilmemesi için yazmazlar ya da başka bir düşündükleri vardır. Ceviz kadar beyninle ağabeylerinin önüne geçmeye çalışma, istişare et dedim kendime. Süreci rolantide bıraktım. Sonraki gün İstanbul'da Haliç'i ve boğaz manzarasını gören çok güzel bir kafede oturdum. Akşam vakti, yalnızım. Memleketimi düşündüm ve mesleğimi. Üniversitede bize öğüt veren İletişim hocamı düşündüm. "Evlat özenmeyin ulusal gazetelere, bakın Amerika'ya. Bölge gazeteleri ve şehir gazeteleri yok satıyor. Halk kendi şehrinin haberleriyle meşgul. Sanayi ve işadamları kendi şehrinin gazetelerine destek vermiş. Haliyle şehir gazeteleri koca bir güç haline ayrı bir sermaye yapısına bürünmüş. En yetenekli muhabirleriyle ve kaliteli teknik ekibi ile devamlı yenilenmeye hazır bir durumda. Ulusal gazetelerden daha yüksek tiraja ulaştı."

                                                ***                                    ***

Tabi biz hocayı dinlerken içimizden 'ya hoca boşversene. Bu işin kalbi varken, maaşı yüksek olan gazeteler varken, Kariyeri ve gücü daha fazla olan bir şirket varken neden kıçı kırık yerel gazetelerde sürünelim' diye iç geçirirdik. Ama allahtan hem iş tecrübesiyle hem de akademik hayatıyla dünyayı takip eden bir hoca dersimize giriyordu. Bize bol bol iletişim kuramları kitapları okuttu. Demir gibi olduk. 'Bu mesleği sizler düzelteceksiniz' dedi. Hazırız Hocam dedik! Sonra yola çıktık. Ben hocamın sözünü dinlemedim. Şehir gazeteciliğini yüceltemek için bir süre uğraştım ardından bir teklif alıp İstanbul'a kaçtım. İyi yaptım. Neden mi? Şehir gazetecilerinin yaptığı hataları gördüm ve görüyorum. Hatalarımızı gözlemledik. Daha çok tecrübe ve eğitimle donanımlı hale geldim. Ama dışardaki pencereden Aydın'ı izlemeyi hiç bırakmadım. Zira burada Aydın'daki Şehir gazetelerinin büyümemesi için ellerinden geleni yapan gizli bir güç olduğunu sezdim. Eğer onu överse o gazeteyi yücelten, 3-5 gün değerli tutan sonra eleştirdiği zaman ise küçümseyen, hor gören, kağıt parçası ya da paçavra diyen siyasetçi, bürokrat vs. bunları dışardan izledim. Meslekten soğudum ama olsun gerçeği öğrendim. Burdan herkese sesleniyorum. Özellikle vatandaşlara. Şehir gazetelerine sahip çıkın ki yeri ve zamanı geldiğinde sizin sesiniz, kulağınız olsun. Sizin için çalışsın. Sizin menfaatlerinize yönelik haberler yapsın. Eğer siz sahip çıkmazsanız sermaye ya da bürokrasi ayakta tutarsa, bu silahı zamanı geldiğinde namluyu size çevirir. Kartelleşmiş bir sermaye haline gelir. Şimdi yolun başındayken bir el atın. Hep el atın. Omuz omuza gerçekleri haykırın. Şehir gazetelerine sahip çıkın.

                                               ***                                    ***

İlber Hoca gibi milletimizi yerin dibine sokmayacağım ama eğer kitap okuyan birileri varsa bilir şu gerçeği: Yakın gelecekte geleneksel gazetecilik yerine İnternet gazeteciliği, Ulusal gazeteler yerine Şehir gazetelerinin trend haline geleceğini..

Zamanı geldiğinde o büyük şirketlerin yönettiği koca koca gazetelerin yerine bir zamanlar it'in göt*ne soktukları, ne emeklerle ayakta duran şehir gazetelerinin güç haline geldiğini görenler hiç kamufile olmasın. Deve kuşu gibi kuma gömmesinler kendilerini. Gazete yönetmek devlet yönetmek gibidir. Dindar değil kindar'dır gazeteciler. Unutmaz. Sabreder. Eninde sonunda cezasını verir. Tabi kalemiyle.. (Pardon klavyesiyle)    :)

Şimdi bacak kadar boyumla üç beş öneri vereyim:

1-) Şehir gazetelerini herşeyden önce okuyun ki şehrinizde olup biten olaylara müdahil olabilin.

2-) Halk olarak gazetelerinize de muhabirlerine de sahip çıkın. Gördüğünüz haksızlıkları arayıp ihbar edin. Duyarsız vatandaş olmayın..

3-) Aydın'ı yöneten devlet temsilcileri, milletvekiller, Belediye Başkanları, Bürokratlar ve özellikle emniyet teşkilatı. Gazetecilerin işlerini zorlaştırmayın. Basit adli olaylarda dezanformasyona uğramış bilgiler yerine doğru bilgi yazılmasını istiyorsanız önce siz fedakarlık yapıp gerçek bilgileri verin.

4-) İşletmeler, İşadamları, Dernekler, Odalar vs. sizler gazetelerin omurgası, onları geleceğe hazırlayan, şehir gazetelerini ulusal gazete kalitesine çıkartacak olan güçsünüz. Az çok demeyin, reklam ya da ilan verin. Reklam vermek sizden birşey götürmez aksine uzun vadede sizi markalaştırır.

Son olarak Aydın Basınına değer verin. Gazetecilik, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İzmir'den yani Ege bölgesinde başlamıştır. Bu sebeble en kaliteli gazetelerin bu bölgede bulunması şarttır. Kaliteyi yakalamak gazetelerin, onlara destek vermek de sizlerin görevi.

Aydın'ı yöneten herkese sesleniyorum; Yapmayın etmeyin, Nankör olmayın!

Sizin arkanızda olan, yanı başınızda emek veren basın camiasına desteğiniz esirgemeyin. Sizin sorunlarınızı Türkiye'de hiçbir Şehir, hiçbir ulusal ya da dünya basını çözmeyecektir. Burnunuzun dibindeki Şehir gazeteleri seslendirecektir. Gelecek sizin elinizde. Son sözüm, her gün bayilerden, marketlerden 1 ulusal olmak üzere  en az 2 yerel(Şehir) gazetesi almayı unutmayın. 50 kuruştan üç gazete 1 buçuk TL tutacaktır.

 

NOT: Yazıyı eleştimek isteyenler ya da senin haddine mi birilerine öğüt vermek diyenler; ([email protected]) mail adresine yazabilirler. Tanıdığım Kabız ve Basur ilacı satıcıları var yönlendiririm. :)

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.