Klinik Psikologlar tarafından kurulan Zihin Psikolojik Hizmetler ve Psikoterapi Merkezi, çocuklara/ergenlere, yetişkinlere, çiftlere ve kurumlara psikolojik hizmetler sunuyor.  Merkezin kurucuları Klinik Psikolog/Psikoterapist Betül Gündüz ve Klinik Psikolog/Psikoterapist İhsan Yeğenoğlu ile hem mesleğe başlangıçları hem de psikologlarla ilgili doğru ve yanlış bilinenlere dair aydınlatıcı bir sohbet gerçekleştirdik.  
Bu alanda çalışmaya ve böyle bir merkez kurmaya nasıl karar verdiniz?
Betül Gündüz- Bu alana yani psikoloji bilimine duyduğumuz özel bir ilginin tetikleyici olduğunu düşünüyoruz ancak klinik psikolog olmak süreç içinde gerçekleşen bir durum. Biz Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden olan Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinde lisans eğitimlerimizi tamamladık. Bu üniversitelerdeki çok değerli hocalarımız psikolog olmak için gereken temeli sağladı bizim için. Ancak bu temel eğitimin üzerine kabul edildiğimiz ADÜ Psikiyatri Anabilim Dalı Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programında Prof. Dr. Mehmet Eskin, Prof. Dr. Çiğdem Dereboy ve Prof Dr. Ferhan Dereboy hocalarımızdan aldığımız Avrupa standartlarındaki teorik ve uygulamalı eğitim ve süpervizyonlar ile profesyonel ve deneyimli birer klinik psikolog olarak mesleğimize başladık. Edindiğimiz bu yetkinlik ve yeterlilikle birlikte de Nazilli’de bu alanda hizmet vermeye başladık.
Klinik psikolog olmak için nasıl bir eğitim sürecinden geçtiniz?
Betül Gündüz- Tabi bu eğitim süreci uzun bir zamanı kapsıyor, aynı zamanda yoğun ve zorlu bir süreç. Klinik psikoloji alanında uzmanlaşmak ve psikoterapi alanında yetkin bir psikolog olmak isteyen bir psikoloğun öğrenmeye, araştırmaya ve çalışmaya ilgi duyuyor ve önem veriyor olması gerekiyor.
Psikoterapi alanında yetkin bir psikolog derken neyi kastettiniz?
Betül Gündüz- Bu aslında çok önemli bir konu. Günümüzde kimlerin psikoterapi yapabildiğine dair insanlar pek bilgi sahibi değiller. 4 yıllık psikoloji lisans eğitimini bitirmek de psikoterapi yapabilmek için yeterli olmuyor. Lisans eğitiminden sonra mutlaka klinik psikoloji alanında yüksek lisans yapmak veya psikoterapi süpervizyon sürecinden geçerek yetkinlik belgesi almak gerekiyor. Ama ne yazık ki şu an günümüzde bu şartları sağlamadan psikoterapi yapabildiğini iddia eden psikologlar, hatta psikoloji mezunu yani psikolog dahi olmayan kişiler mevcut. Tabi bu durum oldukça tehlikeli, sonuçta insanların ruhsal sağlıkları söz konusu.
Psikoterapi almak isteyen kişilere bu konudaki öneriniz nedir?
Betül Gündüz- Yardım almak için gittikleri uzmanın eğitim durumunu, ne gibi alanlarda uzmanlaştıklarını, psikoterapi yapmak için gerekli şartları sağlayıp sağlamadıklarını araştırmaları gerekiyor. Büyük şehirlerde özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerde klinik psikoloğun ve psikoterapistin ne olduğu, nasıl hizmet verdiği anlaşılmaya başlandı. İnsanlar yardım almak için gittikleri uzmanın eğitim durumunu araştırmaya başladı. Biz de Nazilli’de klinik psikologlar olarak, etik ve bilimsel açıdan olması gereken şekilde ve insanlara zarar vermeden bir psikolojik yardım sağlama gayretindeyiz. Amacımız Nazilli halkının da mesleğimiz ve gereklilikleri hakkında daha çok bilgi sahibi olmalarını sağlamak ve onlara ruhsal açıdan doğru yardımı sunabilmek.

Psikolog ve Klinik Psikolog birbirinden farklı kavramlar. Klinik psikolog ve psikiyatrist ayrımından bahsedebilir misiniz? 
İhsan Yeğenoğlu- Evet, bu unvanları birbirinden ayırmak önemli. Üniversitelerin 4 yıllık psikoloji bölümlerinden mezun olan kişilerin kazandıkları unvan psikologdur. Bu lisans eğitiminin üzerine üniversitelerin sosyal bilimler ya da sağlık bilimleri enstitüsüne bağlı klinik psikoloji yüksek lisans programlarından hastane stajları, psikolojik değerlendirme ve psikoterapi süpervizyonları ile mezun olan kişilerin ise unvanı klinik psikolog olmaktadır. Psikiyatrist ya da psikiyatri uzmanı olarak anılan unvan ise tıp fakültesi mezuniyetinin ardından psikiyatri alanında uzmanlık eğitimi almış tıp doktorlarına ait bir unvandır ve altını çizerek belirtmek gerekirse ilaçla tedaviyi sadece psikiyatristler yapabilmektedir. 
Toplumun sizlere bakış açısı nasıl?
 İhsan Yeğenoğlu - Aslında son zamanlarda toplumun bakış açısı olumlu yönde değişmeye başladı. İnsanlar kendilerini daha iyi hissetmek, bir şeyleri paylaşmak için bile psikoloğa gelebiliyorlar. Sadece hastalıkları için gelmiyorlar, ne istediklerini bilerek, paylaşıma hazır olarak geliyorlar. Olumlu sonuçları görmeye ve psikoloğun ne işe yaradığını anlamaya başladılar. Bunda tabi medyanın da büyük etkisi oldu.
Sizin merkezinizde süreç nasıl işliyor?
 İhsan Yeğenoğlu - Merkezimize başvuran kişiler öncelikli olarak psikolojik değerlendirme sürecine giriyorlar. Bu süreçte kişinin şikayetlerini, genel öyküsünü ve durumunu değerlendirip, uygun ölçme araçlarını kullanarak, kişinin psikoterapiye başlamadan psikolojik tablosunu oluşturuyoruz. Aslında başvuran kişinin neye ihtiyacı olduğunu ve nereden başlamamız gerektiğini saptamaya çalışıyoruz. Kişiye uygun psikoterapi türünü belirleyip, seanslarımıza başlıyoruz. Seanslar yaklaşık 45-50 dakika civarında sürüyor ve haftalık görüşmeler şeklinde devam ediyor. Bu sürecin ne kadar süreceği ise kişiye, kişinin getirdiği şikayet ve durumlara göre değişiyor.  
Hangi yaşlardaki kişilere hizmet sunuyorsunuz?
 İhsan Yeğenoğlu - Merkezimizde herhangi bir yaş sınırlaması yok. Çocukluktan yaşlılık dönemine kadar her yaştaki bireyler için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çocukluk dönemindeki dikkat eksikliği hiperaktivite, korkular ve davranış problemlerinden ergenlik dönemindeki ergen-ebeveyn çatışmaları ve sınav kaygısına, yetişkinlik dönemindeki mutsuzluk/isteksizlik/umutsuzluk, öfke sorunlarından çift ve ailelerin yaşadığı iletişim ve cinsel sorunlara kadar geniş bir yelpazedeki psikolojik durumlara kişiye özgü olarak planladığımız süreçlerle psikoterapi hizmeti sunuyoruz. 
RÖPORTAJ:ENGİN KOCAMAN

EDİTÖR:EGEHAN ERKÜN