SEKTÖREL AÇIDAN EĞİTİME BAKIŞ

SEKTÖREL AÇIDAN EĞİTİME BAKIŞ

Okullarda kitaplar devlet tarafından ücretsiz dağıtılıyor.Bir kısım öğretmen kitapları beğenmezken, bir kısmı son derece iyi buluyor.

Okullarda pazarlamacıların çalışma yapması yasak,fakat boş ders ve tenefüslerde pazarlamacılar öğretmenlerin vaktini harcıyor.

Okullarda, bazı öğretmenler öğrencilere belli kitapları, belli yerlerden alması için telkinde bulunuyor.

Anlaşılan kitapları almak için giden öğrenci ve veliler yığıldıkları işletmelerde öğretmenin istediklerini tedarik edebilmek için hem maddi anlamda, hem de tedarik sorunları anlamında ciddi uğraşa giriyorlar. Bazen çözüm daha orijinal, kitapçıyla anlaşılıyor, kitaplar sınıflara teslim ediliyor, öğretmenler öğrencilerden paraları topluyor. Bir çok öğretmen arkadaşın, okula ve derse hazırlık kadar, tüccarın muhasebesini de tutarak emek vermekten memnun olmadıklarını biliyorum. Düzen ve alışkanlıklar değişmek zorunda.

Kaliteli mal almalarını tavsiyenin dışında,  anlaşılan noktalardan belli markaları almaları için telkinde bulunanlarda var. Hatta istenen marka ürün, istenen işletmeden alınmayınca kızanlar dahi var.

Bir örnek vermek gerekirse, ismini yazmayacağım marka pastel boyadan, aynı gün içinde çeşitli bahanelerle 6 kere iade yapılınca sorunu öğrenmek adına okula gittim. Öğretmen verilen markadan ve istenen kırtasiyeden alınması için diretiyormuş. Başka yerden alınan ürünleri istemiyor sınıfta. Tabi ki kalite bahanesi öne sürülerek. Aynı okuldan başak bir resim öğretmenine öğrencilerin geri getirdiği pastelin kalitesini denemesini istiyorum. Öğretmen arkadaş, diğer öğretmenin alınmasını mecbur kıldığı maldan daha iyi olduğunu söylüyor. Ayrıca alınması mecbur mal, 7 lira, benim verdiğim ürün 5 lira. Bu konu için son bir açıklama yapma gereği duyuyorum, öğretmenin istediği marka ürün elimde mevcut lakin ben gelen müşteriler tanıdık olduğu için daha ucuz ve kaliteli diyerek doğru yönlendirme gayretindeydim.

Kitapçılarla anlaşma şu şekilde oluyor, öğretmen anlaşılan yayın evinin sözgelişi matematik kitabını herkesin almasını söylüyor. Bu uygulamada, matematik dersi çok iyi olan, elinde matematik kaynağı bulunan öğrenci, Türkçesini güçlendirmesi gerekirken ve Türkçe kaynağa ihtiyaç duyarken, öğretmenin dayatması nedeniyle gereksiz alışveriş yapıyor ve ayrıca zaman kaybına uğruyor.  Tabi başka öğrencilerde, fen kitabı istendiğinde, matematik kitabına ihtiyaç duyması gibi.

Ayrıca Sefiller romanı,üç cilt halinde olması ve okunması emrediliyor, iki yada dört değil nedeni ise, üç cilt elinde stoklu bulunan esnafın işini görmek. Ayrıca kitaptan, sınavda soru soracağı konusunda uyarıyor, üç ciltlik kitabın içinden cımbızla çekilmiş bir cümleyi aynen tekrarlanmasını istemek öğrenciyi korkutacağı için almaya mecbur hissediyorlar. Aynı roman, tek cilt kalın büyük kitap, tek cilt özet kitap, iki cilt, üç cilt ve dört cilt piyasada bulunmaktadır. Amaç eğitim değil, amaç çıkar gözetmek. Eğitim sektörü özellikle Nazilli’de belli başlı birkaç firmanın hizmetine sunulmuş durumda.

Öğrenciler ve veliler, roman okuma konusunda kendilerini özgür hissedemiyor artık, illaki bir yönlendirme. Velileri ve öğrencileri yüksek puan alıp kolay para kazanmaları, bir mevki yer sahibi olmaları konusunda sürekli motive ediyorlar. Öğrenci devlet dairesine kapak atayım, hayatım kurtulsun düşüncesiyle yıllarını, ezber bilgiyle zamanını helak ederken, entelektüel anlamda kimlik oluşmuyor. Bunun dışında herkes koltuk ve mevki peşindeyken, riske girecek, işletme açacak, üretim yapacak, icat yapacak, zanaat sahibi olacak birey kalmıyor. Ders ve beceri olarak yeteneksiz öğrencilerin üretimle ilgili bölümlerde okuması bekleniyor. Ülke yanlış uygulama ve yönlendirmeler sonucu bir nesli harcadı ve harcamaya devam ediyor. Öğretmen kitlesi, özel dersler, kitap satışları gibi nedenlerle çıkarına olan bu tavra yönlendirirken, aynı zamanda yapay bir saygınlık uyandırma çabasından fayda görmekte kendilerini alıkoyamıyorlar.

Bu sene anaokullarında uygulamalı eğitim yapılması, çocukların yazıya, kitaba boğulmasından çok, faaliyetlerle yeteneklerinin geliştirilmesi istenmiştir. Bu uygulama nedeniyle Milli Eğitimi kutlamak isterim. Deneysel, gözleme dayalı ve üretici eğitime gidilmesi çok güzel. Uygulamalı dersler, edebi metinler, yorumlama ve kavrama gücü yüksek öğrenciler oluşması son derece faydalı olacaktır. Herkes, şu kitabı okuyacak, herkes aynı şeyi tekrarlayacak düşüncesi yaratıcı nesil oluşturamaz. Çocukları çok korkuttukları sınavlarda ihtiyaç duyulanın halen zeka olduğunu da hatırlatarak, bilgi ezberciliği ile başarı yerine, anlama, öğrenme, yorumlama zekasının halen daha geçerli olacağını söylemek isterim.

Tercihleri ve yöntemleri konusunda fikir sahibi, uygulama becerisi olan kaliteli insanlar yetişmeli. Hata yaparak doğruyu bulmalı.  Bir çocuğa istediği balonun modeli ve rengi konusunda dahi özgür bırakamayan toplumda, kitap, ders çalışma, istenen ürünlerin tedariki konusunda bu kadar müdahil öğretmen ve velilerin bulunması son derece alışıldıktır. Yapacağı etkinlikte kullanacağı malzemenin rengini hayal etmeyi ve bulmayı bari çocuklara bırakın. Piyasadaki tüm ürünleri, deneyip, biri birleriyle çek edebilecek öğrenciler olsun. O kadar yönlendirilmiş öğrenci kitlesi var ki, tüm ürünlerde en kaliteli ürünün sadece bir markada olduğunu sanıyorlar. Ve sandıkları marka ürün, Avrupa da sadece bir ülkede ciddi satışa sahip. Avrupa ve Amerika’da bambaşka markalar market raflarını süslüyor!? Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye’de satış listelerinin her zaman başında olan bu ürün tüketici kitlenin bakış ve beğenisini kontrolü altına almış durumda!? Komik, ne kadar dünyayı görebiliyoruz, bilinçliyiz sanırım burada anlaşılabilir!?

Dev şirketin CEO'su Kenan Yavuz: Üniversite mezunları CV göndermesin, çöpe atıyorum.

Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi Socar'ın Türkiye CEO'su Kenan Yavuz, YÖK'e yönelik sert eleştirilerde bulundu: Gecekondu diye tabir edilen üniversiteler kuruldu. Kasabalarda uluslararası ilişkiler olur mu? Yazık değil mi bu çocuklara?

Kenan Yavuz'un dikkat çeken paylaşımları şöyle:

* Bazı üniversitelerin yaptığı reklamlar ibretlik;

* YÖK denilen kurum aileleri ve çocuklarımızı kandırmaktan vazgeçmelidir. Üniversite! bitirip ortalığa dökülen milyonlarca genç var.

"Eline diploma alan..."

* Nitelikli ara işgücü bulamıyoruz. Üniversite bitirdim diye eline diploma alan, ben ne zaman müdür olacağım demeye başlıyor.

* Buradan YÖK'e sesleniyorum, gelecek üç yıl içinde binlerce meslek eğitimli işçi istihdam edeceğim. Üniversite mezunlarına ise kapım kapalı.

* Ailelere sesleniyorum, Sitcom Üniversitelere çocuklarınızı gönderip hayatlarını karartmayın. İş bulamazlar.

* Anadolu'nun köylerine uluslararası ilişkiler bölümü açan YÖK, yazık değil mi bu çocuklara, onlara ümit bağlamış ailelere? "Gecekondu üniversiteler kuruluyor"

* Üzülerek söylemek zorundayım, lütfen bana Üniversite! mezunu CV yollamayın. Bakmadan çöpe atıyorum.

* YÖK eğer talep ederse, çöpe attığım Üniversite mezunlarının CV'lerini kendilerine hediye edebilirim. Çöp kutum dolu zira. @YuksekogretimK

* Gecekondu üniversiteler kuruluyor. Buralardan mezun çocuklarımız ve ailelerin beklentileri yükseliyor. Sonrası ise vahim.

* Meslek Yüksek Okulları ve teknik meslek eğitimi teşvik edilmeli, teknik olmayan Meslek Yüksek Okulları kapatılmalıdır.

"Kore ve Almanya mucizesine bakın"

* Kasabalarda uluslararası ilişkiler olur mu? Çocuklarımız ve aileleri sanal beklentilere sokuluyor. Eğitim planlaması en önemli meselemizdir.

* Herkes üniversite mezunu olacak diye bir şey yok. En yüksek işsizlik oranı üniversite mezunları arasında.

* Zira her on ara işgücüne karşı sadece bir üniversite mezununa ihtiyaç var.

* Japonya, Kore ve Almanya mucizelerinin altında yatan nitelikli ara işgücü ve kaliteli üniversite eğitimidir.

"YÖK'ün kurduğu düzen sürdürülemez"

* YÖK sürdürülemez bir düzen kurdu. Kaynaklarımız heba oluyor, yazık oluyor. Radikal reformlar yapılmalıdır. @YuksekogretimK

* Sanayici olarak bir gün bile YÖK bizlere sormuyor istihdama dair ihtiyaclarımız nelerdir diye.Kafasına göre hareket ediyor. Sonuç ise ortada.

* YÖK Sitcom Üniversitelere izin vermemelidir artık; @YuksekogretimK

Bimer’e fotokopi ve ezber mantığıyla işleyen sınavların, eğitimi ne kadar kalitesiz hale getirdiğiyle ilgili dilekçe gönderdim. Tüm Türkiye’yi saran not çoğaltma hokkabazlığı sistemi nedeniyle, derse girmeye, öğrenmeye, üretmeye ,uygulamaya ihtiyaç yoktur. Akdemisyenler, öğretim görevlileri soracakları konuları fotokopiciye bırakıyor, çalışkan öğrencilerin notları fotokopiciye satılıyor. Herkes, sınavdan birkaç gün önce fotokopiciden çoğaltılan notları alarak, sınava girip geçiyor. Konuyu sözde sosyalist rütbeli akademisyenlerle paylaştığımda ya savunuyor, yada umursamıyor. Bimer’den bana gelen evrakta, delil bulmam isteniyor. Komediye bak, tüm ülke olanın farkında adamlar delil istiyor, çok rahat delil bulunabilecek konuda, 3 maymunu oynamalarına kızmaktan delil kısmını atladım ve sitemle yetiniyorum. Nazilli İsabeyli kampüsünde Uluslararası ilişkiler okuyan arkadaşlar, umuyorum uluslararası platformda yer bulacak şansa sahip olursunuz!? Ülkeyi, fotokopi makinası çöplüğüne çevireceğiz yakında. Tuvalet girişine selpak, kurşun kalem gibi fotokopi makinası koyan olursa şaşırmayacağım!?

 

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.