Anneme Mektuplar
ANNEME MEKTUPLAR
Yayınevi: Ötüken
Yazar. : Cengiz Dağcı
Alanı : mektup-Edebiyat
Kitap yazarın annesine yazdığı on beş mektuptan ibaret..
Bundan bir önceki tanıtımda yazarın YANSILAR kitabını tanıtmış idim.
Yansılar kitabında, Anneme Mektuplar kitabına çok gönderme vardı ve sırf bu sebeple ben de oluşturduğu merak üzerine kitabı okumaya heves ettim ve okudum.
İki kitap arasında çok ortak yön var.
Her iki kitapta, yazarın büyüdüğü yerler, aşkları, sevgileri, hüzünleri, birlikte yaşadığı sıradan insanların oluşturduğu toplumun geçirdiği büyük olaylar, trenlere doldurularak maruz kaldıkları sürgünlere bolca yer verilmiş..
Yazarın yaşadığı toplumla, Sovyetler denen ülkeyi idare eden yönetimin dünyaya bakışlarında ortaya çıkan farklılık ve uyumsuzluğa yer verildiğini zaman zaman yazılanlar üzerinden fark ediyoruz.
Şöyle ki, rejim açısından huzursuz, mutlu, mesut bir toplum var ve toplumun rejim tarafından ileri sürülen düzene inanmaları istenirken, yazarın dünyasında ise; sürgünler, özgürlüklerinin kısıtlılığı, toplumun yoksullukta eşitlendiği, yaşadıkları mahrumiyet ve mağduriyetlerin dile getirilmesi var.
Yani, hayatla, yönetimin inanılmasını istediği dünya arasında tespitleri ve yazarın bunları yüksek sesle itiraz edemediği gerçeğini görüyoruz.
Yazarın dünyasında sevgiliye aşkla bağlılık ve sonrasında özleme yönelen duyguların ifadesi var.
Bu duygular ve bir başka açıdan değerler dünyasının merkezinde yer alan annesiyle dertleşmelerine tanık oluyoruz.
Zira, yazarın dünyasında baba silik bir karakterdir.
Yazar, hayatının yaşlılık evresini savaş sonrası sığındığı İngiltere'de yalnızlıkla geçirmiştir.
Çünkü yazar, savaş sonrası ülkesine dönmeyerek İngiltere'ye sığınmıştır.
Yazarın kendisine özel kurduğu küçük dünyası; evi, evinin bahçesine diktiği çiçekler, bahçesine diktiği badem ağacını izlemek, bahçesinde diktiği çiçekler ve badem ağacı üzerinden; mevsimleri, mevsimlerin dönüşümünü takip ederek sürdürmenin kimi zaman hüzün, kimi zaman özlem, çoğu zaman da bilinçli olarak tercih ettiği yalnızlık üzerine kurulmuş hayatına tanıklık ediyoruz.
Anneye yazılan mektuplar, sanırım bir insanın kendi kendine bir terapi arayışı gibi duyguların uyanmasına sebep oluyor.
Cengiz Dağcı'nın annesine yazdığı mektuplarla, kendi yalnızlığına bir şifa arzulamakta olduğunu; özlemlerini, pişmanlıklarını, iyi ki’lerini kaleme almış demek pekala mümkün.
Şimdi yazarın on beşinci mektubundan bir alıntıyla yazarı ve eserini daha yakından tanımaya çalışalım.
Kitaptan,
“Ama. Suç kendimde, Anne. Bu sürüklenmemi önlemek için en küçük bir çaba harcamadım.
Oysa imkanlar ortadaydı.
Hayatıma, geleceğime yön vermek elimdeydi. Biliyorum, duygulu ve ince ruhlu bir insanım; hiçbir zaman boğayı boynuzlarından tutup kendime boyun eğdirecek kadar güçlü olmadım.
Fakat hayat dediğin benim için her zaman yüz vermez, bükülmez, inatçı bir boğa da olmadı. Ayvasıl'lı Emine teyzeyi hatırlıyorsundur; kızı Saniye'si için yüreği içinde beslediği sımsıcak özlemler benim hayatımda da sonsuz bir bahar olmalıydı.
Olurdu da.
Geçirmiş olduğumuz bütün facialar içinde, hatta bugünkü durumum içinde, hatta (özellikle bugünkü durumum içinde) Saniye'nin bir zamanlar sürgün trenlerinde benim için doğurduğu yavruyu emzirdiğini bilmek; bugün, odamda sana bu satırları yazarken, senin yüzünü gördüğüm gibi, dünyanın bir yerinde benim yüzümü de gören bir insanın var olduğuna inanmak yeterdi bana.
Kendimi aşırı bir duygusallığa kaptırdığımı sanıyorsundur.
Sanma.
Ama konuyu saptırıyorum.
Hayatıma yön vermek kendi elimdeydi diye yazdım az yukarda.
Gerçekten kendi elimde miydi?
Beni sağlıklı doğurdun.
Hayatın, hayatta mutlu olmanın ne demek olduğunu biliyorum. İye'nin aşkı hala yapış yapış her yanımda.
Ölümüyle aşkının da ölmesi gerekirdi ya, ölmedi; sadece onmaz bir yara gibi kondu aklım ve yüreğim üstüne. Hatırlıyorsundur, İye'nin cenazesi kaldırıldığı gün kar yağmıştı.
Kar dinince sis çökmüştü Subhi Mezarlığına.
O sis hiç kalkmadı benim için, Anne; hiç dağılmadı. İye'nin cesedini Subhi Mezarlığına bıraktığım günden bu yana ben sisler içinde yürüdüm; bana bakan insanların yüzlerindeki gülümsemeleri hınçtan ayırt edemedim…”
Sahife 479-480
***Okundu.
Cengiz Dağcı Kitapları
Üşüyen Sokak-Onlarda İnsandı,O topraklar Bizimdi-Genç Temuçin-Biz Beraber Geçtik Bu Yolu-Oy Markus Oy!-Badem Dalına Asılı Bebekler-Rüyalarda Ana ve Küçük-Benim Gibi Biri-Yoldaşlar-İhtiyar Savaşçı-Dönüş-Yurdunu Kaybeden Adam….


Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.