Milliyetçi Hareket Partisi'nden ihraç edilen Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, “Hayır diyorum diye terör örgütleriyle eş değer hale getirilmeyi de hak etmiyorum. Bende o zaman şunu söylerim, Barzani’nin paçavrasını Türk Bayrağı’nın yanına çekenlere de hain derim” dedi.
Halaçoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle Anayasa görüşmeleri sırasında bir araya gelerek referandumda “Hayır” diyeceğini belirttiğini, Bahçeli’nin kendisine “kararınıza saygı duyuyorum” dediğini söyledi. Partiden ihraç edilmesinin düşüncelerini değiştirmesinde gerekçe olamayacağını kaydeden Halaçoğlu,” İhraç milliyetçiliğimizi, vatanseverliğimizi veya millete olan saygımızı sevgimizi veyahut da ülkümüzü ortadan kaldıramaz. Biz bu arada da partimizin aleyhine konuşmayız, genel başkanının aleyhine de konuşmayız. Atılmamız bunun aleyhine konuşmamızı gerektirmiyor. Nasıl dün konuşmuyorsak bugün de konuşmayız. Bizim terbiyemiz buna müsaade ediyor. Dolayısıyla böyle bir süreç yaşanıyor. Partide birçok teşkilatlar lav ediliyor, görevden alınıyor.
Anayasa görüşmeleri sırasında kendisi beni yanına davet etti, gittim kendisiyle görüştüm sordum hepsini, kendisinden bana karşı herhangi bir tepki gelmedi. Yani saygı duyuyorum hayır demenize dedi” ifadelerini kullandı.
“SAADET’TE HAİN, BİZDE HAİNİZ, DEMOKRAT PARTİ’DE HAİN”
Referandumda “Hayır” kampanyası yürütenlerin terörist ve hain olarak hedef gösterildiklerini dile getiren Halaçoğlu, “Ben hayır diyorum diye terör örgütleriyle eş değer hale getirilmeyi de hak etmiyorum” diyerek sert çıktı. Bu sözlerin demokratik hazımsızlıktan kaynaklandığını ifade eden Halaçoğlu, “ Yani şöyle söyleyeyim; HDP, AKP yıllarca görüştü onla. Çözüm süreci altında hatta bırakın onları Oslo’da görüştü, Habur rezaletini unutmayalım, Diyarbakır’da ki “Megri Megri” diyerek türküler söyleyerek, gözlerinden yaşlar akarak söylediklerini, Dolmabahçe’de başkanlık üzerine HDP ile anlaştıklarını göz önüne alırsanız. Şimdi biz illa birileriyle görüştük diye hain damgası mı vurmamız gerekiyor. Veya aynı konuda, aynı kelimeyi sarf ediyorsanız, onlarla iş birliği anlamına mı geliyor. Saadet’te hain, bizde hainiz, Demokrat Parti’de hain, Cumhuriyet Halk Partisi de hain, yani herkese hain damgasını vurabilir. Bende o zaman şunu söylerim, Barzani’nin paçavrasını Türk Bayrağı’nın yanına çekenlere de hain derim o zaman ben. Yani siz onlarla iş birliği yapıyorsunuz diye aynı kefeye mi koyacağım sizi. Sizde beni koymazsınız. Çünkü benim savunduğum şey anayasa, bugün ki anayasa, yemin ettiğim anayasa, onu koruyacağıma şeref ve namus sözü verdiğim anayasa, bunu korumam ne zamandır teröristlerle iş birliği yapmam anlamına gelebilir” dedi.
“16 NİSAN’DAN SONRA BİR OLACAĞIZ”
Referandum öncesi yaşanan çatışma ortamıyla ilgili olarak birlik ve beraberlik mesajı veren Halaçoğlu, “17 Nisan’dan sonra da bir arada yaşayacağız. Aynı çatı altındayız hepimiz. Evet diyenin de hakkı vardır evet demeye, hayır diyeninde hayır demek hakkı vardır. Her iki grupta Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıdır ve kardeştir diye düşünüyorum. Bir arada yaşayacağız ve bir arada Türkiye’yi yüceltmeye çalışacağız. 16 Nisan’dan sonra bir olacağız. Ama aksi yöndeki propagandalar, maalesef Türkiye’de bir rekabet ortaya çıkarıyor ve salon vermemeler veyahut ta toplantı salonlarına baskınlar yapılması doğru değil ve kabul edilmesi mümkün değildir” diye konuştu.
“HOLLANDA ŞİRKETLERİNİN DEFTERLERİ İNCELENSİN”
Türkiye’de faaliyet gösteren Hollanda firmalarının defterlerinin incelenerek yaptırım uygulanması gerektiğinin altını çizen Yusuf Halaçoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Bir bakanının kendi konsolosluğuna girilmesine izin verilmemesi hoş bir şey değil, tahammüllere aykırı bir tutumda olsa bile. Dış İşleri Bakanının uçağının indirilmemesi üzerine Almanya’dan bir bakanın oraya gönderilip, oradan Türkiye’nin rencide edilecek bir tavırla karşılaşmasını da kabul edemiyoruz. Bunları düşünüp Dış İşleri Bakanı’nın ona göre tavır takınması lazımdı. Bu krizde bu şekilde olmayacaktı. Ama mademki bu kriz oldu. Ve sürekli olarak ta Hollanda’ya sürekli yaptırımlardan söz ediliyor. O zaman yapılması gereken sözde kalmamalıdır. Türkiye söyleyip söyleyip, yerine getirmeyen bir devlet hükmüne geliyor. Birçok konuda bu böyle geldi. Benim bildiğim kadarıyla 176-178 Hollanda ile doğrudan bağlantılı firma var. 4 tane banka var. İşte en son petrol ofis satışı yapıldı. Bunlarla bağlantılı olarak, o zaman bu şirketlere bir yaptırım değil ama defterlere inceleme konusunda müfettiş gönderelim. Bunu yapabiliriz. Ve böylece Türkiye’nin Hollanda’ya karşı tavrını da ortaya koymuş oluruz. Elçi çekmek, elçi göndermek, getirmek Dış İşleri Bakanının bileceği iş ama nasıl olsa göndereceksiniz elçinizi yada geri gelecek. Yani krizi oralara kadar da götürmemek lazım. İlla bir yaptırım uygulanmasını istiyorsanız konuşuyorsanız, muhakkak gerine getirmek lazım.
HABER: MEHMET ALİ CİNTOSUN