Başbakan Yardımcısı Ve Bakanlar Diyarbakır’da İş Çevreleri İle Bir Araya Geldi

Diyarbakır’da iş çevreleri ile bir araya gelen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin en büyük varlığının huzur ve güven ortamı olduğunu belirterek, tüm vatandaşlara bu konuda yakalanan istikrar...

Diyarbakır’da iş çevreleri ile bir araya gelen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin en büyük varlığının huzur ve güven ortamı olduğunu belirterek, tüm vatandaşlara bu konuda yakalanan istikrara sahip çıkma çağrısı yaptı. Babacan, çözüm sürecini engellemeye çalışanlara da hep beraber müdahale edilmesi gerektiğini söyleyerek, bu konunun Türkiye’de yaşayan vatandaşların çocuklarını ve torunlarının gelecekteki Türkiye’si meselesi olduğunu vurguladı.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile birlikte Diyarbakır’da iş çevreleri ile bir araya geldi. Diyarbakır Ticaret Borsası’nda (DTB) yapılan toplantıya, kentteki iş odaklı oda ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda iş adamı katıldı. Toplantıda Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy’un kentin ekonomisine ilişkin verdiği istatistiki bilgilerin ardından konuşan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin bir taraftan büyürken, diğer taraftan kendi içindeki dengesizlikleri de aşma çabasının içinde olduğunu belirtti. Türkiye’nin iki şeyi ayna zamanda yapmak zorunda olduğunu ifade eden Yılmaz, bunlardan birincisinin Türkiye’yi büyütmek, diğerinin ise bölgeler arası eşitsizliği düzelterek, topyekun kalkınmayı sağlamak olduğunu vurguladı.

“POTANSİYELİMİZ UZUN YILLARDIR UYUYOR”

Son yıllarda çözüm süreci ile birlikte GAP Eylem Planı, kamu yatırımları, teşvik politikaları ve huzur ortamı ile bölgenin ortaya çok ciddi bir kalkınma perspektifi koyduğunu aktaran Bakan Yılmaz, “Uzun yıllardır uyuyan bir potansiyelimiz var. Varlık içinde yokluk çekiyoruz. Bu kadar yoksulluk ve işsizliğin bu bölgede yaşanmaması gerekiyor. Silvan projemiz tamamlandığında 200 bin istidam üretecek. Geçtiğimiz gün Organize Sanayi Bölgesi’ni (OSB) ziyaret ettim. Ek OSB’yi oluşturmak için çalışma başlattık ancak bu OSB büyük Diyarbakır’a yakışmıyor. Merkezde ve ilçelerde yeni OSB’lerle sanayimizin de hız kazandığını göreceğiz. Diyarbakır önemli bir il, önemli potansiyele sahip bir il. Önümüzdeki süreçte bir siyasetçi olarak imkan bulabilirsem bu konularda sizlerle birlikte çalışacağız. Üç tane önceliğimiz var. Bunlar; çözüm süreci, kentin geçmişi ile bağlarımızı güçlendirmek ve istihdam. Bütün bunları işbirliği içinde yapacağız. Benim teklifim seçimden sonra bir kalkınma platformu oluşturmak. İçinde bütün yerel aktörlerin bulunduğu, siyaseti konu etmeden Diyarbakır’ın kalkınma projesini şekillendireceğimiz bir platform. Bu birlikteliğin olmadığı iller mesafe alamıyor. Ama farklı siyasi görüşlere de sahip olsa bazı kesimler, sanayi ve istihdam gibi konularda birliktelik sağlayabilirsek Diyarbakır’ın potansiyelini hızlı bir şekilde harekete geçirmiş olacağız” dedi.

“MUAZZAM DEĞİŞİMLER OLDU”

Ardından konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ise, Diyarbakır’ın ve bölgenin çok acılara, gözyaşlarına, göçlere tanık olduğuna dikkat çekerek, “Son 12 yılda burada da, Türkiye genelinde de ekonomi büyüdü, gelir refah arttı. Çok büyük mesafeler katedildi. Diyarbakır’da hamdolsun 12 yıl öncesine göre çok muazzam değişime sahne oldu, birçok sektör gelişti. Ancak bir sıkıntınız olur, bir derdiniz olur, gözünüz başka hiçbir şey görmez ya işte onu yaşıyoruz. Huzursuzluk ve problem varsa ne yediğinizin ne içtiğinizin tadı olur ne de etrafınızdaki güzellikleri görebilirsiniz. Biz bunu yaşadık ve halen yaşıyoruz. Onun için siyasi olarak esas çözmemiz gereken, üzerinde durmamız gereken konu aslında bu. Türkiye’yi daha demokratik ve sivil bir rejimle yönetecek hale getirmek. Ciddi bir anayasa reformu yapmak, bir sistem değişikliğine gitmek” diye konuştu.

“ULUS DEVLET MODELİ SORUNLARI ÇÖZMEDİ”

Türkiye’nin 100 yıldır ulus devlet modeli ile yönetildiğini ancak bunun ülkenin sorunlarını çözmediğini vurgulayan Bakan Eker, şunları kaydetti:

“Üstüne yeni sorunlar geldi. Bizim medeniyetimizin şifrelerinde, bu şehrin kadim kültüründe birlik ve barış var. Bu şehirde Ermeniler, Müslümanlar, Süryaniler, Kürtler, Türkler, Araplar ve Yahudiler birlikte yaşadı. Ve onlar birbirleri ile barış içerisinde yaşadılar. Ne zenginlik ve fakirlik arasında, ne farklı dinler, ne de farklık etnik kimlikler arasında çatışma oldu. Demek ki bu vardı ve mümkündü. Bu şehir aslında bunun anıtı. Bu şehrin sokaklarında hep barış dolaştı. Ancak barışın şifreleri unutulduğu andan itibaren bizim sistemimiz barış üretmeyen bir sistem haline geldi. Yönetim problem verdi. Hem felsefesi itibariyle hem de kurumsal yapısı yasaları, anayasası, darbeleri, darbelerin ortaya çıkardığı yeni sorunlar ve saire. Türkiye aslında buraya gelirken karar verilmesi gereken husus bu. Bunu da en çok Diyarbakır anlar, Diyarbakırlılar bilir çünkü en çok huzura susamış yer burasıdır. Çünkü en çok kan kaybeden, gözyaşı döken yer burasıdır. Bir kere ‘Kalıcı bir barışa bu süreci nasıl ulaştırırız’ diye hepimiz kendimize sormak zorundayız. Karşımızdaki eleştirmeden, suçlamadan kendimizle ilgili ‘Biz acaba neyi eksik yaptık, neyi eksik yapıyoruz? Hangi adımı atarsak bizi nereye doğru götürür.’ Bunun hesabını yapmak lazım. Ancak atmosferde bir baskı olduğunu da biliyoruz. Bunu kimse inkar edemez. Bizim bunu Diyarbakırlılar olarak, bu meseleyi enine, boyuna, derinlemesine, bir adım sonrasına baskı olmadan, ama insanların iradesine ipotek koymadan nasıl taşıyacağımızı düşünmeliyiz.”

“KALKINMAMIZ ALIN TERİ İLE OLUR”

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ise, Türkiye’nin doğalgaz kaynağının olmadığını, petrol kaynağının ise ihtiyaçların yüzde 5’ini bile karşılamadığını anlatarak, “Biz hiçbir zaman sömürgeci bir ülke olmadık. Bizim kalkınmamız her zaman alnımızın teri, bileğimizin gücüyle olur. Ancak bunda en önemli faktörün istikrar ve güven ortamı olduğunu paylaşmak istiyorum. Bakın biz bu yıl G20’nin başkanlığını yapıyoruz. Dünya ekonomisini ve pek çok ülkeyi çok yakından izliyoruz. İstikrarın olduğu ülke güçleniyor. Siyasi istikrarın bozulduğu ülkeler bir krizden, diğerine savruluyor. Hemen yanı başımıza bakalım. Suriye’deki acı tabloya bakın. Irak’a bakın. Topraklarının üçte biri bir terör örgütü tarafından işgal edilmiş bir ülke haline geldi. Libya’da bugün iç savaş var. Mısır bir askeri rejimin baskısı altında inim inim inliyor. Daha yeni yüzlerce kişi idam cezası aldı. Halkın desteği ile seçilmiş bir cumhurbaşkanı idam cezasına çaptırıldı. İstikrar ortamı bozulursa, huzur, güven ve kardeşlik ortamı zarar görürse bir ülke ne hallere düşüyor bunlardan görüyoruz” dedi.

“HUZUR ORTAMININ KIYMETİNİ BİLMELİYİZ”

Türkiye’nin belki kaynaklarının çok geniş olmadığını ancak ülkenin en önemli varlığının güven ve istikrar ortamı olduğunu vurgulayan Babacan, "Güvenin, itibarın ticarette ne kadar önemli olduğunu en bilen sizlersiniz. Bunlar varsa piyasada çok rahat iş yaparsınız ancak yoksa piyasada düşerseniz. Onun için bu istikrar ortamının kıymetini bilelim. Geçmiş çabuk unutuluyor. İnsanın hafızası geçmişi unutmaya meyilli. 2001’deki ekonomik krizi birçok kişi hatırlamıyor. Bazen insan sahip olduğunun da kıymetini bilmeyebiliyor. Bu gayet doğal. Yaradılıştan gelen bir özellik. Ülkemizde hele hele Güneydoğu ve Diyarbakır’da yakaladığımız güven ve huzur ortamının kıymetini anlamamız lazım. 30 yılı aşkın bir süredir ülkemiz hele hele bölgemiz çok büyük açılar çekti. Çok büyük hatalar yapıldı. Devletin de çok büyük hataları oldu. Bazı gerçekleri inkar etti, tanımadı. Ancak son 12 yılda Türkiye büyük bir dönüşüm yaşadı. Milli birlik ve kardeşlik dedik, çözüm süreci dedik. Bunun özü çok basit. Birkaç cümle ile ifade edebilecek kadar. Çözüm süneci demek, bütün vatandaşlarımız, Türkiye’nin neresinde yaşarsa yaşasın, temel hak ve özgürlüklerinden doya doya yararlanması. Yine merkezi hükümetin, bakanlıkların, devletin diğer birimlerinin tüm vatandaşları aynı samimiyetle kucaklaması. Nereli olduğuna bakmadan, etnik kökenine, inancına bakmadan. Bunun yanında da varsa bir iddianız bunu siyaset yolu ile meşru yollarla aramak. Zorla, tehditle, silahla aramak değil" diye konuştu.

“HUZUR BOZULDUĞUNDA BÜYÜK SIKINTILAR OLUR”

Türkiye’nin her bölgesinde çözüm sürecinin tüm vatandaşlar tarafından sahiplenildiğini anlatan Babacan, “Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki, ‘Ben kendi bedenimi koydum bu işe.’ İnşallah hep beraber bu işi ileri götüreceğiz. Engellemeye çalışanlara da müdahale edeceğiz. Bu mesele çocuklarımızın, torunlarımızın Türkiye’si meselesi. Kendi iç huzurumuz bozulduğu anda çok büyük sıkıntılar gelebilir. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olup da kendi içinde huzuru olan az kaldı. Türkiye’nin son 12 yıldır yakalamış olduğu çekemeyenler var, kıskananlar var. Bizi içimizden vurmaya çalışanlar var. Yoğun çaba gösterenler var. Türkiye’de hangi grupları, örgütler nasıl kullanırım da saydığım ülkeler gibi yaparım diye çaba gösterenler var. Onun için istikrarın kıymetini bilelim. Hep beraber sahip çıkalım. Bir irademiz var. yanlış yönde kullanırsak da iyi yönde kullanırsak da sonuçlarından sorumluyuz” ifadelerini kullandı.

“ÖNEMLİ OLAN SATIN ALMA GÜCÜDÜR”

İstikrarın olmadığı ülkeleri saydığını ancak tarihte çok geriye gitmeden Türkiye’de neler olduğunu paylaşmak istediğini dile getiren Babacan, “Bizden önce koalisyon hükümeti vardı. 3,5 yıllık iktidar süreleri vardı. Bunlar iktidara geldiğinde Türkiye’nin toplam dış borcu 29 katrilyondu. Bize teslim ettikleri gün 236 katrilyondu. Erken seçim istediler. Anahtarları bırakıp, gittiler. Fiyatlar dörde katlanmıştı. Aynı dönemde dolar kuru 4,2 katı artmıştı. Son dönemlerde bazı muhalefet partileri zam vaatlerinde falan bulunuyor. Ancak önemli olan paranın satın alma gücüdür. İstediğiniz kadar zam yapın. Eğer enflasyon yükselmişse verilecek zamları alıp götürür” dedi.

“YATIRIMLARA ENGEL OLMAK EN BÜYÜK İHANETTİR”

AK Parti hükümetleri döneminde Diyarbakır ve bölgede yapılan yatırım ve çalışmaları da anlatan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ancak destekten çok kösten olanlar oldu. Yatırım yapana kötü bakan bir anlayış bir ülkenin ekonomisine vurulan en büyük darbedir. Bugün GAP çerçevesinde Diyarbakır’da o kadar iyi yatırımlar var ki. Ancak bunu engelliyorlar. Kalkınma Bakanımız çok önem veriyor Diyarbakır’a. Sürekli takip ediyor, bütçeyi kendisi ayırıyor. Ancak kaynak ayırıyoruz, proje başlıyor ancak para talebi yok. Çünkü proje yürümüyor, çünkü çalışanlar, müteahhitler tehdit ediliyor. Kim kamu altyapı yatırımlara engel oluyorsa, kim sanayiye engel oluyorsa kim bu ülkenin güven ve huzur ortamına kasten zarar veriyorsa o bu bölgeye bu şehre bu ülkeye yapılacak en büyük ihanettir. Çocukların işlerini ellerinden almak, memleketin hayat standardını çalmaktır. Bunun hep beraber farkında olmamız lazım. Kendi geleceğimize refahımıza hep beraber bizler sahip çıkmalıyız.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri