Bugünü Yaşama Arzusu (Schopenhauer Tedavisi)
Yazar: Irvın Yalom
Yayınevi: Kabalcı
Alanı: Psikolojik Roman
Çevirmen: Zeliha İyidoğan Babayiğit
Bir hastanın geçmişte terapi verdiği hastasıyla başlayan kitap, terapistin deri kanser teşhisi konulmasının ardından, meslek olarak böcek ilaçları üzerine çalışan kimyager hastasını aramasıyla ve onunla yeniden irtibat kurmasıyla ve eski hastasından destek istemesiyle kitap başlıyor.
Geçmişte hasta olan kişi aldığı terapiden hastalığı için destek bulamamıştır.
Bu arada hasta Philip babasından kalan mirastan sonra kimyagerliği bırakmış Schopenhauer Tedavisi için eğitim alır ve hastalığını bu şekilde yenmiştir.
Jullius ile Philip anlam arayışı üzerine yaptıkları işbirliği Grup Terapisiyle devam eder.
Bu yönüyle roman bu özelliği ile bir ilktir.
Grup Terapisinde, Pam, Tony, Rebacca, Stuart, Gill, Bonnie, Philip ve Jullius’tan oluşmaktadır.
Terapi haftada bir ve belirlenen zamana göre, genellikle Jullius tarafından yönetilmektedir.
Terapiye katılanların her birinin sorunu farklıdır ve dürüst olmak en önemli prensiptir.
Gill evlilik çatışması, Stuart karısının kendisini terk etme tehdidi, Bonnie de yalnızlığı, kızı ve eski kocasıyla problemleri Tony Lizzy’yle yaşadığı yıkıcı ve sık sık kavga etmesi sebebiyle, Rebeca görüntüsü diğer insanlarla ilişkisini etkilediği için bu grupta ve Schopenhauer Tedavi yöntemiyle çözüm arıyorlar.
Bu kitap bu arayışın yalın, çıplak ve samimi arayışının hikayesini içermektedir.
Kitap Alman filozofların hayata bakışları ve özellikle Schopenhauer’ın babası, annesi ve çevresiyle olan ilişkisinde ortaya koyduğu tavır, annesinin ona karşı yaşadığı öfkeye rağmen koruma çabası, üniversitelerde ders vermeme, yayıncılarıyla yaşadığı sorunların arka planı hakkında okurun bilgi sahibi olmasının varlığı da okura verilen değeri göstermektedir.
Schopenhauer’in insan ilişkileri hakkında yaptığı Kirpi meteforunu konuyla ilgili herkes bilir, bu sebeple ben de buraya almayı uygun gördüm.
Hikaye şöyle:
Kitaptan, “Soğuk bir kış sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. Ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. Isınma gereksinimi onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler, ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. Bunun gibi insanların hayatlarının boşluğundan ve tek düzeldiğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir, ama nahoş ve tiksinti verici özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır. “
Başka bir deyişle ancak hayatta kalmak için gerekli olduğunda yakınlığı katlan ve mümkün olduğunda da kaç. Çoğu çağdaş psikoterapi sosyal açıdan böyle aşırı derecede kavınmacı bir bakış açısına hiç tereddüt etmeden terapiyi tavsiye ederdi. Gerçekten de psikoterapi uygulamalarının büyük bir bölümü böyle bireylerarası bakış açılarına seslenir-yalnızca sosyal kaçınma ılık değil, her renkte ve tonda uyumsuz sosyal davranış da bunlara dahildir: otizm, sosyal kaçınma, sosyal fobi, şizoid kişilik, narsist kişilik, sevme yetersizliği, kendini aşırı büyük görme, kendini gizleme.
Schopenhauer buna katılır mıydı? Diğer insanlara karşı duygularını uyumsuz olarak görüyor muydu? Pek sayılmaz. Tutumları özüne o kadar yakındı ki, o kadar derine işlemişti ki, onları engel olarak görmüyordu. Tam tersine, insan sevmezliğini ve yalıtılmışlığını bir erdem olarak görüyordu. Örneğin kirpi misalinin sonundaki bağımsız bölüme bakalım: ”Fakat iç ısısı yeterince fazla olanlar sıkıntı ve kızgınlık hissetmemek için toplumdan kaçacaktır.”
Schopenhauer içsel gücü veya erdemi olan bir insanın başkalarından hiçbir şey istemeyeceğine inanır; böyle bir insan kendi kendine yeterlidir. Kendi dehasına olan sarsılmaz inancıyla birleşen bu tez, yakınlıktan kaçması için hayat boyu kullandığı mantık oldu. O, “İnsanlığın en yüksek sınıfındaki” Bu konumunun, özel yeteneklerini boş sosyal ilişkilerle harcamama zorunluluğunu dayattığını sık sık dile getirmiş, “Zekam bana ait değil, dünyaya aittir” diye yazmıştır.
Onun üstün zekasıyla ilgili yazılarının çoğu o kadar gösterişliydi ki, entelektüel yeteneğiyle ilgili değerlendirmeleri doğru olmasa insan onun kendini alim olmaya verdikten sonra, entelektüel yetenekleri etrafındaki herkes tarafından kolayca görülür hale geldi. Onu üniversiteye hazırlayan öğretmenler onun ilerleyişi konusunda şaşkınlığı düşmüşlerdi. Shf. 260-261-262
***OKUNDU