GAZİ'NİN ÇAĞINDA İSLAM DÜNYASI
Yazar: Orhan Koloğlu
Yayınevi: Boyut Kitaplar
Alanı: Tarih İnceleme
Ülkelerin zor günleri ve yılları vardır.
Toplumların da zor günleri ve yılları olmuştur.
Geçmişte ortak olduğumuz ve bizi bir arada tuttuğunu sandığımız, kederde, tasada, sevinçte ve hüzünde birlikte ağlayıp, birlikte gülmemizi sağlayan değerlerimiz vardır.
İmparatorluğun son ve meşakkatli olduğu, işlerin iyi gitmediği, gelişmelerin ve yaşananların hayatımızın neşesini çaldığı zamanlarda, birlikte iken bizi birbirimize bağladığını ve güç verdiğini düşündüğümüz değerlerimizin varlığının altına sığınmayı tercih ederiz.
Doğrusu bu manevi değerlerin bizi birbirimize bağladığını ve güç verdiğini düşünür ve inanmak isteriz.
“Gazinin Çağında İslam” kitabı bize Osmanlı toplumunda Müslümanları bir arada tuttuğuna inanılan İslam dini ve bu dinin kurumlarından bir kurum olarak Hilafet makamının bizi bir arada tutacağı, düşmanlarımıza karşı güç verdiğine ve vereceğine inanılmış..
Gazinin yaşadığı çağda hilafet kurumu sayesinde Halifenin sözünün çok etkili olacağı düşünülmüş..
Ama kitabı okuyanların ve biraz tarih bilgisi olanların Halifelik ile alakalı ileri sürülen tezlerin doğru olmadığını, beklenen sonuçları doğurmadığını, yıkılmakta olan imparatorlukların varlıklarını sürdürmek için sığındığı değerlerin dünyayı kasıp kavuran milliyetçilik akımlarına direnemediğini tespit ettiklerini düşünüyorum.
Gazi'nin yaşadığı çağda, dünyayı kasıp kavuran, imparatorlukları parçalayan, cihan harbine sebep olan akımdan Osmanlı Devleti ve toplum müslim gayrimüslim nasibini almıştır.
İşte bu dönemde verilen mücadeleler, ortaya konan zihni çabalar, yeni akımlar, Osmanlının bölünüp parçalara ayrılmasına engel olamaz.
İmparatorluğa bağlı her kavim, müslim ve gayrimüslim; Türk, Arap, Ermeni ve Rum yaşadığı bölgede bağımsızlık hayalleri kurar.
Dünün kardeşleri, tebaası arasında ayrılık ve fitne cereyanları etkili olur.
Elbette bu tespitlerimize rağmen herkesin bu cereyanın ayrılıkçı etkisinde olduğunu söyleyemeyiz.
Ama, böyle olmayanların iradesi de dağılma sürecini engel olacak düzeyde etkiye sahip değildir.
Osmanlı dağılma sürecine girmiş, parçalanmış, Müslümanlık ortak paydası birliği koruyamamıştır.
Hindistan'dan, Afrika’ya, Balkanlardan Anadolu'ya, Hicazdan Yemen'e, Şamdan Filistin'e, Mısırdan Batum'a her yerde Hilafet ve Halife konuşulur, hatta bu konu sadece Müslümanların yaşadığı coğrafya ile sınırlı kalmaz İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Amerika ve daha birçok ülkede de konuşulur, planlar yapılır ve stratejiler uygulanır.
Cihan harbinden sonra Anadolu’nun paylaşım planına itiraz eden Gazi ve arkadaşları yaktıkları istiklal ateşini bir direnişe ve savaşa dönüştürürler.
Bu itiraz ateşi Müslüman coğrafyasında dikkatle takip edilir ve bazı bölgelerden insanlar güçleri oranında mücadeleye destek verirler.
Türk unsurunun zafer kazanmasından, İstiklalini elde etmesinden sonra bu halklar Anadolu yönetimiyle işbirliği yapmak zaferi kazanan Gazi ve arkadaşlarından kendilerine destek olmalarını, yol göstermelerini isterler..
Zaferden sonra, Anadolu'da kurulan hükümetin gücü onlara fiilen destek verecek güçte değildir ama onları güçlendirecek, mücadele azmini artıracak düzeyde ilişkiler kurulur.
İşte bu süreçte Gazi ve arkadaşlarının Hilafet makamı ve ülkenin geleceği ile ilgili aldığı kararlar da sorgulanır..
Kitap bu süreci bütün yönleriyle anlatmak için kaleme alınmış..
O döneme ait gazete küpürlerine, yazılan mektuplara, dağıtılan bildirilere yer vererek esere zenginlik ve objektiflik kazandırılmış..
Kitap şu anda piyasada yok.
Ben kitaba sahip olmak için bir dostumdan yardım aldım.
O arkadaşımın sayesinde TBMM Kütüphanesinden bir kopyası bastırılarak bana ulaştırıldı.
Bunun için buradan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve aracı olan dostuma teşekkür ediyorum.
Bizimle uzun bir sınıra sahip olan ve son yıllarda ülkemizin gündeminde bir hayli yer bulan Suriye ve Araplarla ilgili bir bölümle Gazi'nin bakışını aktarmayı önemli buluyorum.
Düşman bellediğimiz, zaman zaman Arap karşıtlığını “milliyetçilik” zanneden ve M.Kemal'den bu tutumlarına destek bulmaya kalkışan insanlarımız için umarım yapacağım alıntı zihin açıcı olur.
Yurtta ve Dünyada Barış kurmak isteyen Gazi'nin komşularıyla barışmadan bunun gerçekleşmeyeceğini bilmelerinde fayda olacağını düşünüyorum.
Kitaptan,
“Davayı Milliyemizin müdafaası uğrunda katlandığımız mahrumiyet ve fedakarlıklar, aynı maksatla devri mücadeleye girmiş olan bütün Müslüman milletlerle ruhlarımızı daha yakından birleştirerek onlara azim ve sebat için örnek teşkil eder.
İşte milli iradenin kuvveti önemlidir.
Hürriyet ve istiklalin kıymetini bilen, onun sayesinde asırlardan beri tarihinde biriktirdiği zaferlerin heyecan ve onurunu hala duyan ve sekiz yüz milyon Müslümanın kıble-i uhuvvetini başında tutan bir ümidin istiklal mücadelesi, tarihin cereyanı, olayları üzerinde kuvvetli etki etmiştir.
Bu anlayış içinde ulusal egemenliği için mücadele eden her topluma destek verilmiş, çabaları saygı ile anılmıştır.
Hatta Faysal'ın Suriye'de Fransızlarla mücadelesinde bile.
Nadir olarak ve sadece bir kere Hintlilere Dünya Savaşı sırasında İngilizlere yardımlarından dolayı bir sitem varsa da, Arapların hiç şikayet edilmemesi dikkatlerden kaçmaz, oysa Ankara’daki kadrolar büyük bir kısmı Suriye cephesinde savaşmış kişiler idi..
Aynı dönemin Arap basını ile karşılaştırılırsa büyük fark hemen görülür.
Mısır'dan Irak'a kadar ki ülkelerde, sık sık eski Osmanlı yönetiminden, ittihatçılardan, Türklerden şikayete rastlanır.
Açıkçası geçmişten tam kopmuş olduklarını söylemek mümkün değildir.
Mamafih Ankara hareketinin özelliğini fark edememelerini doğal karşılamak gerekir.
Büyük zaferden sonra Lozan Barış görüşmeleri başlayınca, heyecan dolu bağrışmaların arasında ciddi düşüncelerin Ankara'yı yöneltildiği doğrudur.
Gazi M. Kemal’in ordularının başında Arap dünyasını kurtaracağı hayallerinin ötesinde, barış görüşmelerine Arap temsilcilerinin de katılmasıyla tam bağımsızlığa kavuşma umudu bu taktiğin gerekçesini oluşturur.
İstanbul ve Ankara'ya gönderilen heyetler, Lozan'da Türk heyetine yapılan başvurular genellikle hep bu yöndedir…”
Shf. 288-289
***Okundu