SİYASETİN SOSYOLOJİSİ
Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar
Yazar: Nur Vergin
Yayınevi: Bağlam
Alanı: Sosyoloji
Sosyolog Nur Vergin’i doksanlı yıllarda medyadan ve çevremde kendisiyle iletişimde olan ve zaman zaman ülkenin siyaseti üzerinde yaptıkları değerlendirmeler ve o değerlendirmelerin gördüğü itibar vesilesiyle yakından takip etmeye başladım.
Doğrusu kendisinin ortaya koymak için çırpındığı Türkiye okumaları, değerlendirmeleri sayesinde düşünce dünyam. olaylar, durumlar, olay ve durumların manipülasyonu için duyguların kullanıldığı fikrine sahip olmam için ciddi bir uyanış ve bu uyanmanın etkisiyle düşünme yeteneği kazandırdığını ifade etmeliyim.
Nur Vergin, şu anda aramızda değil, ama geride bıraktığı eserler ve söyledikleriyle yaşamaya devam ediyor.
Esasında, doksanlı yıllarda ülkemizin düşünce dünyası bir hayli bereketliydi.
O dönemlerde yine sosyolog olan ve dikkatle izlediğimiz Nilüfer Göle'de dikkat çeken isimlerdendi.
Belki de o dönemde insanımız ilk defa sosyoloji ilmiyle ve sosyoloji erbabı akademisyenlerle tanıştı.
O yıllarda, İslamcı, Liberal ve Sosyal Demokrat aydınlar gündem belirliyor, siyaset dünyası onların yaptığı değerlendirmelerden istifade ederek siyasetlerini ve söylemlerini oluşturuyordu.
İşte bu kitap ile yazar, sosyolojinin siyaset hakkında sadece ülkemiz de değil, bütün dünyada yaşanan toplumsal hareketlerin ve devrimlerin nedenleri ve sonuçları üzerinde üretilen düşünceleri gerek filozof, gerek, sosyolog, gerek düşünce insanlarının toplumları harekete geçiren fikirleri olumlu ve olumsuz yönleriyle ele alma gayreti gösteriyor.
Kitap, isminden de anlaşılacağı gibi işin özünü oluşturan “Kavramlar, Tanımlar ve Yaklaşımları” ayrı ayrı üst ve alt başlıklar altında incelemeye çalışmış:
Siyaset Sosyolojisinin tanımı,
Siyaset, İktidar, Devlet,
Otorite, Meşruluk, Siyasal Sistem,
Otorite ve Meşruluk Tipleri,
Siyasetin Bağımlılığı ve Görece Özerkliği,
Siyasetin Yeniden Keşfi,
Elit Teorisi ve Siyasetin Belirleyiciliği,
Siyaset ve İktidar İlişkileri,
Siyasetin Sosyolojik Analizi,
Tarihsel Sosyoloji ve Marksist Gelenek,
Tarihsel Sosyoloji ve Devlet,
Sosyolojide Yansızlık Tartışması,
Siyaset Sosyolojisi ve Felsefe,
Siyaset Sosyolojisinde Görecelik (Herkesin bakış açısına göre yorum yapması)
Son yılların en çok tartışılan ve dilimize yanlış veya doğru bilmeden pelesenk olan:
Modernite ve Postmodernizm, üst başlıklarıyla filozof ve düşünce insanlarının tartışmalarını, farklı yönlerini alt başlıklar halinde ele almış olması, konuya meraklı insanlar için hayli açıklayıcı ve öğretici.
Öğretici zira, kitap üniversitelerde sosyoloji derslerinde takip edilecek derecede önemli.
Bu tanıtımdan sonra, okurken dikkatimi çeken kısa bir alıntıyla tanıtımı tamamlamak istiyorum.
Ve tabi ki, kitabın yazarı Nur Vergin Hocaya rahmet diliyorum.
Kitaptan, ”Siyasetin ne olduğunu belirlemek için Schmitt işe siyaset ile devletin birbirinden çok farklı şeyler olduğunu söylemekle başlıyor.
Ona göre, siyaset devleti önceliyor, yani siyaset devletten önce var, devletin olmadığı koşullarda da siyaset var.
Bu, tabii, daha önce de gördük ki, siyaset sosyolojisi teorisi açısından önemli bir tespit.
Devlet ortadan kalksa veya belirli bir toplumda şu veya bu nedenden ötürü yıkılsa da siyaset var olmaya devam edecek çünkü devlet, gerçekte, insanların birlikte yaşayarak bir toplum oluşturmalarını sağlayan bir kurum olmasının ötesinde bir olgu değil.
Bu itibarla da evrensel değil, tarihsel bir olgu.
O halde, devletin günün birinde yok olabileceğini ve onun yerine başka bir siyasi örgütlenme biçiminin ortaya çıkacağını düşünmek pekala mümkündür.
Schmitt'e göre insanlar var oldukça siyasette var olacaktır çünkü bir toplumda örgütlenmemiş olarak yaşamayı düşünmek mümkün değildir.
O halde, bir insan topluluğunun toplum oluşturabilmesi için siyasal bir örgütlenmeye sahip olması zorunlu bir koşul teşkil ediyor ve bu örgütlenme biçimi modern çağlarda karşımıza devlet olarak çıkıyor ama siyasetin var olmaya devam etmesi için devlet bir zorunluluk içermiyor.
Nitekim bazı devrim ortamlarında ya da iç savaş halinde birbirine zıt iki siyasal iradenin çarpışmasıyla devletin çökmesine yani devletin, Althusser'in sevdiği deyimle, bir kerte olarak ortadan kalktığına tanık olunsa da, devletin kendini yeniden onarmasına ya da yeni bir devletin kurulmasına kadar geçen süre içinde siyasetin ivmesini kaybetmediği, tam tersine daha da büyük bir yoğunluk kazandığı görülüyor.”
Shf.102
***Okundu