Yazar :Dr. Jan BERTİNG
Yayınevi: KA YAYINLARI
Alanı/Düşünce/Siyaset
Çevirmen:Hüsamettin İnanç
Akademisyen yazar kitapta kapsamlı olarak son dönem Avrupa kimliği incelemesi yapmış.
Araştırmada Avrupa kimliğinin kıtasal anlamda mı yoksa Avrupa Birliği ekseninde ortak gelecek tasavvuru veya ideali üzerinde durmuş.
Buna dair bilginin mahiyetini kitapta kapsamlı bir şekilde işlediğine tanıklık ediyoruz.
Kitapta Sosyal Bilimler açısından elde edilen bilgilere göre homojen bir Avrupa kültürü ve kimliğinden bahsetmenin bazı sıkıntılarına ve Avrupa dediğimiz kıtanın coğrafi olarak Kuzey/Güney, Doğu/Batı'sında yaşayanlara göre farklılıklarını, özellikle Almanya ve Fransa arasında yaşanan liderlik çekişmesinin varlığına ek olarak yaşam tarzı, kültür farklılıklarının varlığı hakkında kıymetli bilgiler veriyor.
Yani Avrupa dediğimizde bütünlük ve birlik içinde hareket eden milletlerin değil, çatışan ve ayrılıklarını körükleyen duygusal çekişmelerin tarihini ve bu tarihi süreçte yaşanan çatışmalar ve hatta savaşların açtığı yaraların tarihini okuyoruz.
Türkiye'li müslüman bir okur olarak kolayımıza geldiği için sık sık kullandığımız ve bir bütünlük içinde hareket ettiklerini düşündüğümüz Avrupa insanının birlikteliğinin hem tarihsel olarak hem günümüze yakından baktığımızda pek de öyle zannettiğimiz gibi olmadığını görüyor, tam aksine aralarında var olan farklılık ve çıkar çatışmalarının acımasızlığına şahit oluyoruz.
Ülke içinde siyaset yapan aktörlerin ve dini yönden Batıya karşıtlıktan beslenen cemaat ve tarikatlerin iddia ettiği gibi bir durumun olmadığını, birbirleriyle hem etnik, mezhebi ve kilise karşıtı seküler tutumlarında iflah olmaz ayrılıkların varlığı, doğurduğu olumsuz sonuçları açtığı yaraların varlığıyla şaşırıyoruz.
Avrupa Birliğine katılma serüvenimizde sık sık dillendirdiğimiz ve esas gerekçe olarak gördüğümüz ve ileri sürdüğümüz müslüman kimliğimiz gerçekten Avrupalı insanlar ve yöneticiler için önemli bir gerekçe.
Kendi içlerinde yaşadıkları çelişkilerin farklı bir inanç ve kültürel alışkanlıklara sahip ve hukuk uyma konusunda gösterdiğimiz tutarsızlık ve büyük bir nüfusa sahip ve tamamen ayrı bir din mensubu olmanın verdiği tedirginlik üst düzeyde…
Bu sebeplerle ve ülkemizin insan potansiyeli, gelişmişlik durumu, her ne kadar müslüman dünyada yaşam tarzı pratikleri ve yönetim biçimi olarak diğer müslüman toplum ve milletlere göre Batılı değerlerle entegrasyonda hayli mesafe almış olmamıza rağmen ciddi çekincelerin kaygısından kurtulmuş, teskin olmuş değiller.
AB’ye alınmamız konusunda;
87 milyon nüfusa ve büyük bir orduya sahip, geçmişinde Avrupa'yı fethetmek için Viyana kapılarına dayanan, bu yönüyle de tarihsel karşıtlık yaşamış olmaları, kendi aralarında farklı düşünmelerine rağmen Türkiye'nin Birlik içine alınmasını ciddi tehdit olarak görmektedirler.
Bu haliyle de var olan krizlerine büyük ve yeni bir kriz almak, böylesi yeni ve büyük bir krizi yönetmenin zorluğundan korktuklarını görüyoruz.
Kitap benim açımdan önemli bir kitap ve yazarın konuyla ilgili yazdığı diğer kitapları da okumak istiyorum.
Kitaptan,”Gözlemlerimizin ortaya koyduğu veçhile AB uluslarının ortak değerlerinin modernleşmesinin şu an geldiği aşamada önemi nedir? Modernliğin alamet-i farikası farklı grup ve insan kategorileri arasında çeşitlilik ve zıtlığın baskınlığı mıdır? Eğer bu hüküm var olan durumu gerçek olarak tasvir ediyorsa, o halde ortak değerler fikrini çöpe atmaya lüzum yoktur. Demokratik bir toplum ortak değerlere dayanmalıdır ve normların ise çıkar grupları arasındaki zıtlıkların süregelen bu siyasi sürecini yönetmesi gerekir.
Avrupa'nın spesifikliği analizm açıkça Avrupa demokrasilerinin uzun ve acı tecrübe dolu bir öğrenme sürecinin sonucu olduğunu göstermektedir.
Ortak değerlerimz ve modern demokrasilerin üzerine inşa edildiği ana ilkeler kollektif miras ile karıştırılmalıdır. Bu kırılgan demokratik kurgunun altını kazımaya çalışan siyasi hareketler meydana geldiğinde miras alınan değerler ortadan kalkmaya yüz tutar….” shf:186-187
Konuyla ilgilenenleri tavsiye ediyorum.
***Okundu