Dr. Yalçın CAN

Dr. Yalçın CAN

GÜLE GÜLE PAKİZE SULTAN

Pakize teyze diş koltuğuna otururken koltuğu işgal ettiği için kusuruna bakmamamı söyleyince anladım ki sıradan bir gün değil bugün. Ağzınızı açın teyzeciğim problem nedir bakayım? dediğimde özür diledi.

 –Şimdi doktor bey benim 76 yıldır kullandığım yıpranmış dişlerimi bakacaksınız açıkçası utanıyorum sizden özür dilerim.

 Sorun yok Pakize Anam ‘’Eşeğe semeri ağır gelmez, bizim işimiz bu’’ diyerek rahatlatmayı düşündüm ama vazgeçtim. Kullandığım deyimin içinde ‘’eşek’’ kelimesi geçiyordu ve karşımda sıradan biri yoktu. ‘’Bizim işimiz bu siz rahat olun’’ diyebildim.

-Sevgili doktor oğlum bana öyle bir güzel diş yap ki hacı deden beni pek beğensin.

- Tamam Pakize Sultan sana öyle bir diş yapacağım ki hacı dedemin dizlerinin bağı çözülecek

Pakize Teyze’yi muayeneye getiren gelini kıkır kıkır gülüyor bu konuşmalara. Hava yumuşadı, işin en zor yanı çözüldü. Seans aralarında muhabbeti koyulaştırıyoruz. Son seansta refakatçi gelin niye güldüğünü açıklama ihtiyacı duydu.

-Doktor Bey babamız öleli üç yıl oldu aslında annem size latife yapıyordu.

 Bir insanın sahip olduğu otuz kelimeyle kainatın özü olan insanı dolayısıyla kainatı nasıl değiştirebileceğini keşfediyorum. Pakize Teyze iki yıl ilkokula gitmiş olsa da iletişim, insan ilişkileri ve hayatın anlamı konulu felsefe dersleri verebileceğini kanıtlamıştı.

Dünyaca ünlü fotoğraf sanatçımız Ara Güler’e sorulan ’’En iyi fotoğraf makinası sizce hangisi?’’ Sorusuna verdiği cevap aklıma geldi.

 "En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi, en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı."

Pakize Sultan’da hayatın anlamını çözmek için maddi imkanlara, makamlara, rütbelere, akademik ünvanlara ya da kelime cambazı olmaya gerek olmadığını lisan-ı haliyle anlatıyordu. Daha da önemlisi O’nun için artık dünya ile ahiret arasındaki kalın perde kalkmış, hesabı kapatmış gününü bekleyen bir fani olmuştu.

 Aylar sonra arkada kıkır kıkır gülen Pakize Sultan’ın gelini muayeneye geldi.

- Annem sizlere ömür dedi. Var olmayan bir bıçak oturdu içime. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, sancılı dakikalar geçmek bilmedi.

Sevdiğini kaybeden her insanın yaşadığı adını koyamadığımız içi hüzün dolu boşluk hissi geçtikten sonra zihnime gelen ilk cümle şu oldu.

Sonu olmayan bir yolculuğa hazırlığını yapmış trenin gelmesini bekleyen yolcuya ‘’Kalsan olmaz mı? Hem bizi de üzmemiş olursun’’ demenin ne kadar anlamsız ve bencilce olduğunu düşündüm.

Verebileceğin en güzel dersi verdin Pakize Sultan bizlere. Hakkını helal et.

İnşallah hacı dedem dişlerini beğenmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum