Covid Günlerinde Aşk

Bu sıralar çözmeye çalıştığımız ilişki sorunlarının birçoğunun altında yatan neden çekilen geçim sıkıntısının neden olduğu içinden çıkılmaz kavgalar. İşsizliğin hat safhaya ulaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Birçok iş yerinin geçici olarak kapanması fazla olan işsizliğin daha da artmasına neden oldu. Çalışan ya da iş veren farkı olmaksızın her ailede büyük sıkıntılar yaşanmasına neden oluyor. 

Televizyon programlarında, her an virüsle ilgili programlar görmek mümkün ama hiçbirinde virüsün ciğerlere yaptığı tahribatın bir benzerini toplumun en önemli kurumu olan aile içinde de yapıyor olduğundan söz etmiyoruz. Bu durumun bedelini, bir köşede unutulmuş insanların kendi içlerinde yaşadığı krizlerden, cinnet haberlerinden ve intihar haberlerinden görebiliyoruz. Her gün içimizi yakıyor ve birini unutmadan bir yenisini işitiyoruz. Sadece üzülüp halimize şükredip nasıl oluyor da bu hale geldiğimizi durup düşünmeden yaşıyoruz. 

Aile içindeki gidişata baktığımızda, günü gelmiş ödemelerin yapılamaması. Zorunlu ihtiyaçların giderilememesi. Hele ki her anne ve baba için en büyük azap çocuklarının isteklerini karşılayamıyor oluşlarıdır. İnsan umutsuzluğa düşüyor çileden çıkarıyor. Bu umutsuzluk ve üzüntü hali öfke patlamaları olarak dışarıya yansıyor. Ve hiç istemesek de çevremizde kim varsa onun kalbini kırmamıza neden oluyor. Çünkü mevcut durum zaten yeteri kadar zorken işe ne zaman geri dönüleceğinin belirsiz olması ya da yeni bir iş bulma çabalarımızın sonuçsuz kalmasıyla katlanarak çoğalıyor. 

Bazı evlerde hem kadın hem de erkek geçici olarak işten çıkartılmış durumda ve her ikisinin aldığı işsizlik ödeneği bir maaş bile etmiyor. Bu halde geçinmeye çalışmak insanların ruh sağlığını son derece olumsuz etkiliyor. Huzur bu derece kaçmışken işe gidemeyen her iki kişinin de aynı evde kesintisiz olarak bulunması. Üstüne birde sokağa çıkma yasağı derken çemberin iyice daralmasına neden oluyor. "NEFES ALAMIYORUM" yazmıştı içlerinden biri. 

Bu kısır döngü, evli çiftlerin bazen çok basit nedenlerle birbirlerini kırıp dökmesine neden oluyor. Çünkü kimsenin psikoloji normal değil. Aile içinde sesin yükselmediği günler yaşanmaz hale gelmiş durumda.
Peki yaşadığımız şeylerin sorumlusu yanımızdaki kişi mi? Olmadığını bilmemize rağmen kendimize hakim olamıyoruz çünkü öfkeliyiz, hem de çok öfkeliyiz. 

Başınızı kaldırıp içinde yaşamakta olduğumuz dünyaya ve evrene bakın. Bu sonsuz evrenin içinde biz insanoğlu sadece bir zerreyiz. Ama bizi yönlendiren duygularımız bedenimiz kadar hafif ve küçük değil. İşte bu duygu yüklü haklı öfkeyi dindirmek için değil eşinizin kalbini kırmakla, bu evreni ateşe verseniz içinizdeki öfkeyi susturamazsınız. Çünkü içinde bulunduğumuz adaletsizliği ve eşitsizliği hiç şu an ki kadar iliklerinizde hissetmedik. Durduramadığımız bir virüs yüzünden gırtlağımıza kadar borca ve umutsuzluğa bakmışken üç gün sonra her şeyin çok güzel olacağını kimseye inandırmak mümkün değil. Ne kadar zora sıkışırsak sıkışalım. Eğer çözüm istiyorsak önce saldırganlığı ve öfkemizi kontrol altına almak zorundayız. Duygularımız bedenlerimizden daha büyük demiştim. Aklımızsa bedenimiz ve duygularımızdan çok daha güçlü üstesinden gelmeye çalıştığımız şeylerle başa çıkabilmenin tek yolu akıldır. Kainat içinde var edilmiş tüm canlılardan bizi ayıran ve üstün yapan özelliğimiz sahip olduğumuz akıldır. Akıl ve onun içinde gizli olan muhakeme yetisi kaybedilmediği sürece çaresizlik diye bir şey yoktur. 

Evet zaman alacak ve kolay olmayacak hayat normale dönüp işe geri dönülebilsek bile normal bir çalışma hali yetmeyecek. Bulunabilirse ek iş yapılacak. Kemerler sıkılmaya devam edecek. Asgari tutarından fazlası ödenemeyen kartlardan kurtulmak yakın bir zamanda mümkün olmayacak. Bakkalın, manavın veresiye defterinden adımızı sildirmek bir gün de olmayacak belki, ama sen, insanoğlu insan; yaşam ne zaman kolaydı ki zaten senin için. Öğrencilik yıllarında sınavlarla boğuşurken birilerine sınav sorularının servis edildiğini duyduğunda kahrolmamış mıydın? İstediğin üniversitede okuyamadın? Sonra iş bulma mücadelende zorlu mülakatlarla savaşırken alay eder gibi karşına dikilip milletvekili bir tanıdık sorduklarında damarındaki kan çekilmemiş miydi? Senden daha az çalıştığı halde müdürün uzaktan akrabası hiç hak etmediği terfi aldığında kabus gibi günler geçirmedin mi? Arkadaşların seni tercih etmek yerine aileden zengin bir başka arkadaşı tercih ettiklerinde kalbin şu ankinden daha mı az kırılmıştı sanki? Bunların hepsini yaşadın, yaşamaya devam eden yüzlerce insan var. Çünkü dünya hiç değişmedi hala aynı yerdeyiz. Senin kırılmaya ve savaşmaya alışmış ruhun şu an yaşamakta olduklarını daha öncede yaşadı. Kolay değildi ama atlatmanın bir yolunu buldun. Hiçbir şey aynı kalmaz hayatta, aynı gibi görünen günler yeni yeni şekillere bürünür. Sabredin demiyorum, az kaldı dayanın diyorum. 

Salgın ve salgın tedbirleri bir gün bitecek, hiçbirimiz ne zaman olacağını bilmiyoruz. Hayatımız normale dönecek. Yaşadığımız ekonomik sıkıntılar hayat normale döner dönmez düzelmeyecek. Ama bu mücadeleyi verirken başımızı çevirdiğimizde sağ yanınızda duran eşinizi göremezseniz. Kaybettiğiniz şey sadece para ve emek mi olacak? Bunu o zaman değil şimdi fark etmek için öfkenizi kontrol altında tutun. Her şeyi geri kazanabilecek zamanınız ve enerjiniz var olabilir ama kaybedilmiş bir insanı geri kazanmak için bazen ne zaman, yardım eder ne akıl, ne de iyileşen ekonominiz 

Mine Mulcar

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum